Malik Harris sorularımızı cevapladı
Almanya’yı Eurovision’da ‘Rockstars’ adlı şarkısıyla temsil edecek olan Malik Harris ile bir röportaj gerçekleştirdik. Genç şarkıcı merak ettiğimiz tüm soruları cevapladı.
-Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Tabii ki. Adım Malik Harris, 24 yaşında Alman-Amerikalı şarkıcı, söz yazarı ve multi enstrümanistim. Bu yıl Eurovision’da Almanya’yı “Rockstars” adlı şarkımla temsil edeceğim.
-Yeteneğiniz nasıl keşfedildi?
Memleketim Landsberg’deki barlarda ve doğum günü partilerinde küçük gösteriler yapıyordum, böyle çok vakit geçirdim. Eskiden çalıştığım bir bardaki bir gösteride, şu an menajerim olan Robin beni gördü ve Münih’teki stüdyosuna davet etti. Tarzımı gerçekten beğendiğini ve eğer istersem çok güzel bir geleceğim olduğunu, çok çalışıp elimden geleni yapmam gerektiğini söyledi. O zamandan sonra durmadan çalışmaya başladım. Stüdyodan çıkmadım, 7/24 çalıştım ve gerektiğinde stüdyoda kanepelerde uyumaya başladım.
-Almanya’daki “12 points” ulusal finaline katılmaya nasıl karar verdiniz? Kariyer hedefinizde bu var mıydı yoksa birdenbire mi gelişti?
Dürüst olmam gerekirse, Eurovision Şarkı Yarışması’nı çok sevmeme rağmen daha önceden katılmayı düşünmüyordum. “Rockstars”, katılmam için çok önemli bir dayanaktı. Bu şarkıyı yazdıktan birkaç hafta sonra menajerim Robin yanıma geldi ve Eurovision ile ilgilenip ilgilenmediğimi sordu. Şarkı üzerine düşündüm ve bu şarkıyı büyük kitlelere seslendirmenin ne kadar harika olacağını düşündüm. Eurovision çok evrensel bir sahne ve bu şarkıyı sahnelediğim zaman şarkıyla bağlantı kurabilecek birçok insan olacağını düşünüyorum. Ayrıca “Rockstars” daha önceleri Almanya’nın gönderdiği şarkılardan daha farklı. Sonra dedim ki, neden böyle yeni bir şey yapmayayım ki? 😀
-Bize “Rockstars” adlı şarkınızın hikayesinden bahseder misiniz?
Dışarıdan biraz kişisel bir anlamı varmış gibi gözüküyor. Aslında evet, “Rockstars” şu ana kadar yazdığım en kişisel şarkı ve şu ana kadar kaydederken beni ağlatan tek şarkı. En sevdiğim Amerikan TV programı olan The Office’in bir bölümünü izlerken şu alıntıyı duyduktan sonra bu şarkıyı yazmaya başladım: “I wish there was a way to know you’re in the Good Old Days – before you’ve actually left them .””Keşke eski güzel günleri yaşarken o anların güzelliğini her şey bitmeden önce bilmenin bir yolu olsaydı. (The Office, Final Bölümü, son ofis sahnesi, Andy Bernard)”. O sahne benim için çok duygusal bir andı, hemen ağlamaya başladım ve gözyaşlarımı sildikten sorna bu şarkıyı yazmaya başladım. Çocukluğumun ve gençliğimin o “Eski Güzel Günleri”, mutlu olmanın ne kadar kolay ve koşulsuz olduğu o tasasız, düşüncesiz zamanları, hayatımızın belirli noktalarında geride bıraktıklarımızı düşünüp şüphelerde ve kendimizde takılı kaldığımız zamanları düşündüm. Bu benim için çok zor bir farkındalık ve tecrübeydi, o yüzden bu şarkıyı yazmak zor olduğu kadar rahatlatıcıydı. Sanki kendi hayatım hakkında her şeyi öğrendiğim bir terapiydi. “Rockstars” aracılığı ile hepimize, geçmişteki eski güzel günleri aramayı bırakıp, önümüzdeki güzel günleri kovalamamız gerektiğini hatırlatmaya çaışıyorum. Çünkü işler yolunda gitmediğinde bazen sadece değişmemiz, mutluluğu aradığımız yolu değiştirmemiz gerekir.
-Instagram hesabınızda, şarkının yayınlanmasından önce biraz endişeli olduğunuzu, ancak yayınlandıktan sonra çok olumlu geri bildirimler aldığınızı ve bu durumun sizi “bunalttığını” belirttiğiniz bir video yayınladınız. Böylesine bir kitlenin şarkınızla bağlantı kurabilmesi sizin için nasıl bir duygu?
Tarif edemeyeceğim hisler bunlar. Onca insanın düşüncelerimle, müziğimle ve sözlerimle bağlantı kurabildiğini görmek tarif edilemez bir duygu. Müziğin hayatımdaki yerini, bana ne kadar yardım ettiğini biliyorum. Bir dinleyici olarak her zaman benimle aynı duyguları paylaşan, beni bu dünyada biraz da olsa daha az yalnız hissettiren insanların şarkı sözlerinde ve müziklerinde teselli buldum. Şimdi de benim, diğer insanlara bu tür bir teselli veriyor olmam kesinlikle çok güzel ve bana bunu gösterdikleri ve hissettirdikleri için ne kadar teşekkür etsem az.
-Şarkı ayrıca duygusal bir rap bölümüne de sahip. Bu kısmı dahil etmenizde yatan önemli bir sebep var mı? Rap bölümü ile duygularınızı daha iyi yansıtabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Her zaman büyük bir rap hayranı oldum. Rap müziğin dürüstlüğü beni hep etkilemiştir. Sözlerin melodinin içinde “gizlenmemesi”, bunun yerine bir maske veya kılıf olmadan doğrudan yüzümüze çarpması hep hoşuma gitmiştir. Ayrıca her zaman şarkılarıma rap’i dahil etmeye çalışırım çünkü genelde söyleyecek çok şeyim olduğunu ve tüm bu söyleyeceklerimin bir dizeye sığamayacağını hissederim. Bu yüzden derin duygulara sahip şarkılarımda, onları daha iyi ve daha “direkt, doğrudan” aktarmak istediğimde rap söylemek her zaman bana doğru gelir.
-Ulusal finaldeki sahne performansınız oldukça basitti ve şarkının mesajını iletti. Torino’daki sahne performansınız için Martin Dietmann ile çalışacağınız açıklandı. Eurovision’daki sahnenizden ne bekleyebiliriz, bazı şeyleri değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Evet, kesinlikle bazı şeyleri değiştireceğim ama henüz size çok fazla bir şey söyleyemem. Size söyleyebileceğim şu ki, Marvin ile çalışmak zaten bir lütuf oldu. O her şeyden çok, performansının mümkün olduğunca özgün olmasını isteyen mutlak bir profesyonel, ki bunu seviyorum. Ayrıca, bir şekilde onunla aynı frekansa sahibiz ve vizyonlarımız şimdiye kadar her zaman çok benzer oldu. Bu yüzden işimizde çok fazla uyum var ve performansın çok büyük bir seviye atlayacağını söyleyebilirim.
-Performansınız sırasında üç enstrüman çaldığınızı fark ettik. Bu enstrümanların sizin için özel bir anlamı var mı? Neden onları performansınıza dahil etmeye karar verdiniz?
Ah evet, canlı çalarken aslında hep tek başıma sahnede dururum. Performans sırasında çeşitli enstrümanları tek başıma çalmamı sağlayan Loop Station’ı her zaman kullanırım. Ben her zaman böyle yaptım ve tüm bu enstrümanları çalabildiğim, tüm kararları verebildiğim ve şarkılarıma kendi başıma dalabildiğim gerçeğini seviyorum bunun çok eğlenceli bir şey olduğuna inanıyorum. İzleyen ve dinleyen insanlar için benzersiz. Bu aynı zamanda büyük final performansı için kesinlikle saklayacağım bir şey.
-Ulusal final performansınız sırasında, şarkıyı gerçekten hisseden ve sevinçten ağlayan babanızı da seyirciler arasında gördük. Seninle gerçekten gurur duyduğunu görebiliriz. Babanızla olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben kesinlikle bir aile insanıyım. Ailemi seviyorum ve tüm akrabalarıma bu kadar yakın olduğum için çok şanslıyım. Babamla olan ilişkim de bir istisna değil, neredeyse her gün konuşuyoruz ve o yaptığım her şeyden çok gurur duyuyor. Ailemin geri kalanı gibi o da müziğimin her zaman büyük bir destekçisi oldu ve müzikal hayallerimin peşinden gitmek için üniversiteyi bırakmaya karar verdiğimde beni destekledi ve beni mutlu eden şeyi yapmamı söyledi. Şimdi Alman ulusal finalini kazanmamı izlerken hepsinin ağladığını görmek tüylerimi diken diken ediyor.
-Türkiye’de çok hayranınız var. Onlara son bir mesajınız var mı?
Maalesef henüz Türkiye’ye gidemedim ama orada bu kadar çok insanın müziğimi dinlediğini ve beğendiğini bilmek benim için dünyalar demek. Yaptığım işin hayranı olduğunuz için her birinize çok TEŞEKKÜR EDERİM. Bir gün Türkiye’ye gelmek, şarkılarımı söylemek ve birlikte şarkı söylemenizi dinlemek için sabırsızlanıyorum! “Seni Seviyorum”, kendinize iyi bakın!
Photo by: Anna Maria Boshnakova