Bülent Osma hayatını kaybetti
Yapımcı ve Yönetmen Bülent Osma’nın bugün hayatını kaybettiği duyuruldu. TRT’ye 1973 yılında kameraman olarak giren Osma, Türkiye’nin Eurovision tarihinde büyük emeği oldu.
Osma, 2004 Eurovision’un yapımcılığını üstlendi. 2005 Eurovision’da danışman olarak yer aldı. 13 yıl Türkiye delegasyon başkanı olarak görev yaptı ve EBU’nun referans grubu üyesi olarak görev yaptı.
Bülent Osma Eurovision dışında TRT’de birçok programlara imza atmıştı.
Bülent Osma’nın Eurovision macerası 1986 ve 1998 yılları olmak üzere 16 yıl sürdü. 1998 yılında TRT’den ayrılarak Kanal D’ye geçen Osma, Sertab Erener’in zaferini 2021 yılında verdiği bir röportajda şöyle anlatmıştı:
“Orada müdürken Türkiye Eurovision’da birinci geldi ve Eurovision’u Türkiye’de kim yapacak denince, benim de aralarında olduğum dört-beş kişi kuruma dosya yolladı. Ben, diğer arkadaşlardan farklı olarak üç yıllık özel kanal tecrübem nedeniyle kapsamlı bir sunum dosyası hazırlamıştım” dedi. Osma, 1996 yılındaki EBU (Avrupa Yayın Birliği)’nin toplantısına Türkiye’den TRT Daire Başkanı olarak gittiğini ve burada önerdiği fikri ilk kez kendisinin uyguladığını söyledi.
“O sırada Demirperde ülkeleri kalktığı için EBU’deki 26 ülkenin sayısı 50’ye çıktı ve hepsinin katıldığı bir programı yapmak süre itibariyle imkânsızdı. Ben de iki aşamalı yapalım, yarı final ve final diye önerdim. Sertap Erener birinci olduktan sonra, kendi fikrimi ilk kez ben uygulamış oldum. Bu işi becerip beceremeyeceğinizi kontrol etmek için her ay EBU referans grubu gelir, onlara yarışmanın iki aşamalı olmasını benim önerdiğimi belirttim. Kanal D’de çalışırken, ‘Eurovision’da nasıl birinci oluruz?’ sorusuna, ‘İyi beste, iyi şarkıcı ve uluslararası bir plak şirketi olacak’ yanıtını vermiştim. Nitekim Sertap Erener’de öyle oldu. Benim şansım ise beş sene asistanım olan Muhsin Yıldırım’ı da ekibe dâhil etmek ve nitelikli kişilerle çalışmaktı. Biz canla başla çalışırken, bir menajer EBU’yu arayarak, bizim bu programı yapamayacağımızı, kendisinin yapmak istediğini belirtmiş. İlgili faksı okudum ama faksı gösteren İsveçli arkadaşım, özel olduğu gerekçesiyle bir kopyasını vermedi.
O sene Almanya’dan temsilci de ‘Neye güvenip bu işe kalkışıyorsunuz?’ diye sorunca, ‘Siz neye güveniyorsanız, ona’ yanıtını vermiştim ve diğer temsilciler bu cevabı takdir etmişti. Her ay bizi denetleyen heyet kuşkuyla yaklaşıyordu ama biz yapılması gereken her şeyi çoktan yapmış oluyorduk. Hatta Bulgaristan’da kendi ekipleri hazır bekliyormuş, aksi bir durumda müdahale etmek ve programı yönetmek için… Biz Abdi İpekçi Salonu’nu tuttuk, İsveçli bir ışık firması ayarladık, TRT yeni donanım malzemesi aldı ve 24 kameradan oluşan bir sistem kurduk. İsveçli bir yönetmen getirmiştik ve o ‘Oluyor’ diyene kadar ekip Bulgaristan’da beklemeye devam etmiş. Diğer ülkelerin yayınlarını rahatça sürdürmeleri için ayrı bir stüdyo da kurduk ve başarılı şekilde programı tamamladık. Daha sonra tüm ülkelerin delegasyon başkanlarından kutlama mesajı geldi, ben de bunu normal bir durum sanıyordum. Meğer, her yıl eleştiri mesajları alınıyormuş. Daha sonra Kiev’e de danışman olarak katıldım. Ertesi yıl da delegasyon referans grubu içinde Yunanistan’a gittim. Fakat TRT yönetiminden, neden sürekli benim gittiğim sorulmuş. Oysa TRT sadece izin veriyordu, tüm masraflar EBU tarafından karşılanıyordu. Ben, gitmedim ve gitmeme gerekçemi söylemeye utandığım için bahane uydurdum…”